uluburun tanrıca Cevat Şakir Balıkcı , Bodrum kalesi italyan ve Fransiz kuleleri Satrap Mausolos British Museum heykeli, Bodrum Sualtı arkeoloji müzesinde Anforalar, Bodrum Sualtı arkeoloji Müzesi'ndeki Karyalı prenses resmi, Aziz Yohannes John Şövalyelerinin inşa ettiği Bodrum kalesi, Uluburun batığı dalgıç başlığı kolyesi, Halikarnas Balıkçısının fotoğrafı BODRUM REHBERİN

Sitede arama yapma

TUNÇ ÇAGI NECROPOLİS

Gümüşlük'te 2013 yılından bu yana yapılan kazılarda keşfedilen Erken Bronz Çağ (MÖ 3200 / 3000-1900 / 1800) nekropol (mezarlık) Bodrum yarımadasının en eski örneklerini temsil etmektedir.  Çukurbük, Kesikservi ve Çingenealanı Nekropollerinde yapılan araştırmalar, yarımadadaki Tunç Çağı cenaze törenlerini ve diğer komşu kültürlerle sosyal ve ekonomik etkileşimi göstermektedir. Genelde pitos küplerin içinde Hocker tarzında(dizler göğüse çekili durumda, doğum pozisyonunda)  yapılan gömüler yarımadanın erken tarihi hakkında ve ölü gömme adetleri halkında bilgi verirler. Bu mezarlarda pithos tarzı mezarların yanında bulunan ve değişik çap ve  derinlikteki sunu çukurları içlerinde keşfedilen hayvan kemikleri ve çanak çömlek türlerinin en güzel örneklerini sunarlar.

Bazı Mezarlarda pişmiş toprak kapların yanısıra ele bronz silahlar da ele geçmiştir. Mezarlarda bulunan oldukça kaliteli hamura sahip ve iyi pişirilmiş kaplar, altın ve gümüş takılar, bronz aletler halkın refah seviyesini göstermesi açısından çok önemlidir.

Erken Tunç Çağı'nda kullanılan birkaç farklı mezar türü bulunsa da, en yaygın olanı Bodrum yarımadasında devam eden kazılarda da görüldüğü gibi Pithos mezarlarıdır.  Bu kültür pratiği, ölümden sonra başka bir yaşam inancını, ölümün yeryüzündeki yolculuğun üst anı ve yeni bir hayatın başlangıcı olduğunu düşündürmektedir. Bu inanç cenaze törenlerini etkilemiştir. Ölüler büyük küpler içine fetal pozisyonda (doğum pozisyonunda) gömülmüşlerdir. Öbür dünyaya geçişte rahatlıklarını sağlamak için pişmiş toprak kaplar, mücevherler, silahlar ve çeşitli diğer eşyalar ölenlere öbür dünyada armağan olarak bir sunu çukurunda gömülmüştür.

ÇİNGENE ALANI NEKROPOLÜ

Gümüşlüğün güneyinde, Kadıkalesi yolu üzerinde yer alan arazide 2014 yılında yapılan araştırma kazılarında tespit edilmiş bir nekropol alanıdır. Ana kayayı oluşturan denizel çökel üzerine yerleştirilmiş Pithos mezarlar, çömlek mezarlar ve anakaraya oyulmuş küçük boyutlu Sunu çukurları tespit edilmiştir. Mezarlarda pişmiş toprak kapların yanısıra çeşitli bronz silahlar da ele geçmiştir.

KESİKSERVİ NEKROPOLÜ

Kesikservi Mezarlığı,  Gümüşlükte Boztepe‘nin kuzeyinde yer alan arazi de 2019 yılında yapılan araştırma kazısında varlığı saptanmıştır. Pitos gömü tarzının kullanıldığı nekropol alanında, altı adet Pitos içinde rastlanılan ölü hediyelerinin çeşitliliği bize halkın refah seviyesini göstermektedir. Bu hediyeler oldukça kaliteli hamura sahip ve iyi pişirilmiş kaplar, altın ve gümüş takılar, bronz aletlerdir. Bazı Pitosların yanında Sunu çukurları tespit edilmiştir. Bunlar Anadolu’daki benzerleri arasında en iyi örneklerdendir.

SUNU ÇUKURU

Genelde Pitos formunda olan mezarların yanında ortaya çıkan sunu çukurları Bodrum yarımadasında yaşayan erken kültürler ve Erken Tunç Çağı ölü gömme adetleri hakkında bilgiler verir.

Nekropol alanlarında rastlanılan sunu çukurları, ölümden sonraki yaşamla ilişkilidir. Mezarların yanına açılan çukurlara bırakılan sunular Erken Tunç Çağı toplumlarının önemli bir ritüelidir. Bu tip ritüellerle, ölülerin ruhlarının rahat ettirildiğine inanılmakta ve ölen kişiler anılmaktadır.

Kesikservi Nekropolü'nde, mezarların yanında, değişik çap ve derinliklerde rastlanılan bu sunu çukurlardan biri  190 cm derinliğinde ana kayaya  oyulmuştur. Çok defalar kullanıldığı, tabakalar halinde küllü toprak içinden ele geçen hayvan kemikleri ve kap parçalarından anlaşılmaktadır. 100 cm çapındaki çukuru çevreleyecek şekilde dizilmiş olan koyun, keçi, köpek gibi evcil hayvanların yanı sıra çakal gibi yaban hayvanların kemikleri tespit edilmiştir. Çukurda, üzerleri taşlarla kaplanmış kaseler içinde rastlanılan hayvan kemikleri üzerinde yapılan incelemelerde, kesi ve pişme izlerine rastlanılmıştır. Bu veriler, defin işlemleri sırasında ve sonrasında yapılan ölü yemeği ritüellerini işaret etmektedir.


ÇUKURBÜK


Gümüşlük'ün kuzeyinde, Büyük Kiremit adasının


karşısında ve sahile yaklaşık 500 m uzaklıkta bir vadide yer alan Çukurbük Nekropolü'nün varlığı 2013 yılında yapılan bir araştırma kazısında ortaya çıkmıştır. Kazı çalışma alanında ana kayanın  içine yerleştirilmiş olan pithosların üzeri, diğer pek çok merkezde olduğu gibi irili ufaklı taşlarla kapatılarak koruma altına alındığı görülmüştür. Kazı zaten yapılan 6 pithos mezarda toplam yedi birey ile bu bireylere ait hediyelerle karşılaşılmıştır. Bu hediyeler, iyi pişirilmemiş, alacada kırmızı renkli, ip delikli kapaklı kap, tek kulplu sos kabı, kesik gaga ağızlı sürahi ve çömlekten oluşmaktadır. Bir bebeğe ait olan gömüden ise istiridye görünümlü taş kolye ucu ele geçmiştir.




 BOZBURUN BATIĞI AMPHORA DEPO SERGİSİ




1960'lı yıllarda Bodrumlu süngerciler sayesinde keşfedilen Gelidonya Batığı'nın kazısı yapılmış ve ele geçen eserler kısmen depo haline getirilen Bodrum Kalesi'ne getirilmiştir.


Bodrum Kalesi,1964 yılında müze olana dek depo olarak kullanılmıştır. Müze olduktan sonra da uzun yıllar boyunca amphora deposu olarak kullanılan bu bölümde, Bozburun Batığı'na ait amphoralar açık depo düzeninde ziyaretçilere açılmıştır."






BOZUKKALE ARKAİK DÖNEM BATIĞI




Mö 7. YÜZYIL SONU - 6. YÜZYIL BAŞI




Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü'ne bağlı Piri Reis Araştırma Gemisi ile yürütülen Türkiye Batık Envanteri Projesi kapsamında keşfedilen batık, Muğla'nın Marmaris ilçesi, Bozukkale Mevkiinde, 30-47 metre arası derinliklerde yer almaktadır, ilk defa bir Türk Üniversitesi tarafindan Bakanlar Kurulu kararı ile gerçekleştirilmekte olan kazıya Doç. Dr. Harun ÖZDAŞ başkanlığında 2017 yılında başlanmıştır.


Bozukkale Batığının Ege ve Akdeniz'de bulunan bütün batıklardan ayrılan en önemli özelliği 300'den fazla mortarium'dan (havan) oluşan kargosu ve Akdeniz'de bilinen ilk ve tek pişmiş toprak ve kireçtaçı heykel grubunun bu batıktan ele geçmiş olmasıdır.


Genellikle baharat ve tahıl ezme ve öğütme için kullanılan mortarium tipi geniş ve büyük tabaklarla aynı zamanda kutsal alanlara yiyecek sunusu yapılmıştır. Kıbrıs'ta üretilerek geniş bir coğrafyaya dağılan bu tip seramiklere Nil deltasında, Suriye Filistin, Güney Anadolu kıyıları ve Ege bölgesinde çok sayıda rastlanmaktadır.


2017-2019 yılları arasinda yürütülen kazılarda her sene 2 aylık bir süre denizde geçirilerek toplam 423 ekip dalıçı (2-4 kişilik) yapılmış ve batık üzerinde 420 saat çalışılmıştır. Bu çalışmalarda 445 adet eser çıkarılmıştır.


Batık alanda toplam 13 adet sağlam ve kırık heykel bulunmuştur. İlk araştırmalara göre heykellerin Kıbrıs kökenli olduğu ve bazılarının ise Mısır ve Kıbrıs’tan  geldiği anlaşılır. Geminin özel bir kargo taşıdığı ve bu heykellerin tapınakları sunularak götürülen adak heykelleri olduğu belirtilir. Bozukkale Arkaik dönem batığında ele geçen buluntular Kıbrıs, Fenike, Sakız adası ve Miletos kökenli Anforaların yanı sıra özel üretim seramik kaplarda yer alır.


Arkaik batık, Milat’tan önce yedinci yüzyıl sonu altıncı yüzyıl başına tarihlendirilmiştir. Pek dönemde çok önemli bir deniz ticaretinin çok önemli bir geçiş noktası olan rodos kanalından yalanın batağı ait buluntular yeminin Kıbrıs kökenli olabileceğini gösterir. Bu batık doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege arasındaki ticari ilişkiler açısından çok önemli veriler sunulmuştur ve devam eden kazılar bu önemli bilgilerin çoğalmasına neden olacaktır.




KIŞLALIK


HALIKARNASSOS




İk olarak 19. yüzyılın ortalarında Halikarnassos (Bodrum) antik kentinde kazılar yapan Charles Newton tarafından kazılan ve dönem haritalarında Kışlalık  olarak gösterilen bölge. Newton, bu alanda kazılar yapmıştır ancak bu kazılardan günümüze aktarılan bilgiler oldukça kısıtlıdır. Nekropol alanı, günümüzde yoğun yerleşimin bulunduğu Yokuşbaşı Mahallesi olarak bilinen mahallededir.




Günümüzde Yokuşbaşı Mahallesinde bulunan kentin Doğu Nekropolü 19. Yüzyılda Charles Newton tarafından kazılmıştır. O zamanlar Kışlalık olarak bölgede yapılan kazılar ayrı bölgede gerçekleştirilmiştir. Doğu sur duvarlarının hemen dışında yer alan Nekropol MÖ 3. yüzyıldan itibaren Roma dönemi sonuna kadar kullanılmıştır.


Burada yapılan kurtarma kazılarında 51 mezar kazılmış farklı ölü gömme adetleri olan farklı gurupların aynı mezarlığı kullandığı ve çok değişik mezar tiplerinin kullanıldığı anlaşılmıştır. Mezar buluntularının incelenmesi sonunda Hekatomnoslar Hanedanı dönemi refahının Helenistik dönemde de devam ettiği anlaşılmıştır. Ele geçen eserler arasında MÖ. 4 yüzyıldan itibaren oldukça popüler olan Kerç vazoları da vardır. İnce uzun figürlerin, beyaz rengin, yaldızlı figürlerin ön plana çıktığı Kerç vazolarında açıkça   Mitolojik konular, Amazonlar, ejderler gibi konular resmedilir.  Ege Kıyılarından Güney Fransaya kadar yayılan Kerc vazoları Doğu mezarlığında de karşımıza çıkar.






Bölgede üç ayrı alanda gerçekleştirilen kazı çalışması sonucunda, büyük bir kısmı korunamamış olan Halikarnassos doğu sur duvarlarının hemen doğusundaki bu alanın, Halikarnassos kent planını gösteren eski haritalarda belirtilen Doğu Nekropol alanı olduğu anlaşılmıştır.




Halikarnassos Doğu Nekropolü MÖ 4. yüzyıldan Roma Dönemi'ne Kadar yoğun bir şekilde kullanılmıştır.




Doğu Nekropolü kurtarma kazılarında bugüne kadar toplam 51 mezarın kazısı gerçekleştirilmiştir. Mezar tipolojisi açısından oldukça çeşitlilik gösteren nekropot alanında, pişmiş toprak lahitler, taş kapaklı lahitler, kırma çatılı mezarlar, sanduka mezarlar, urne gömüler, tonozlu oda mezarlar açığa çıkarılmıştır. Arkeolojik kazılardan elde edilen veriler, her dönemde bölgenin kozmopolit yapısını koruduğunu, farklı ölü gömme geleneklerine sahip grupların aynı bölgeyi nekropol alanı olarak kullandıklarını göstermektedir.




Nekropol, kentin sosyo-ekonomik durumu hakkında da bilgi vermektedir. Mezarlarda ele geçen buluntular ve mezar yapıları incelendiğinde Hekatomnoslar dönemindeki zenginliğin Helenistik dönemin başında da bir önceki dönem kadar parlak olamasa da bir süre daha devam ettiği ettiği görülür. Bu dönemde mezarlarında ele geçen eserler nitelikli ve değerli pahalı eşyalardır. Daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan siyasi olaylar ve savaşlar nedeniyle fakirleşen halkın yaşamının mezarlara da yansıdığı görülür


Kırmızı figürlü vazolar Kerç stilinde yapılmışlardır. Bu vazolar, ilk olarak Güney Rusya'daki Kerç Boğazı Bölgesi'nde bulunduğu için bu isimle anılmaktadırlar. MÖ 4. yüzyıl başlarında ortaya çıkan bu stil, Ege kıyılarından Marsilya'ya kadar yayılmış, sosyal statüsü yüksek evlerin vazgeçilmezi haline gelmiştir. Kırmızı figürlü bu vazoların ön ve arka yüzlerinde çeşitli sahneler vardır. İnce figürler, Beyaz renk, Yaldız kullanımı ile özelikle kadın figürleri, Amazonlar ve grifonlar bu vazolarda açıkça görülür. Bu sahnelerde, amazonlar, grifonlar, savaşçılar ve kadınlar ana temaları oluşturmaktadır.